Film Analizleri
“Çilingir Sofrası” Özet ve Analiz: Türk Toplumunda Eşcinsellik
Ali Kemal Güven’in 2022 filmi “Çilingir Sofrası”nda iki çocukluk arkadaşının rakı sofrasında görüşmesini anlatılır. Filmin tamamı bir meyhane ve çevresinde geçmektedir, adının da açıkladığı gibi rakı sofrasında konuşulanlar üzerinden geçer hikayenin tamamı, iki karakterin diyalogu hikayenin tamamını seyirciye anlatmaktadır.

Posterden görülebildiği gibi bu iki karakterin zıtlıkları ve farklı hayat tarzları üzerinden toplumsal sorunlara iki farklı bakış açısı ele alınmıştır. İkisi de türk eşcinselliğinin farklı yanlarını temsil ederler, birisi saklayan ve kabullenemeyendir diğeri ise açıkça korkmadan hayatını yaşayabilendir.
Türk kültürüne bağlılığı filmin hem rakı sofrasında geçmesinden hem de Türk meyhane müzikleri eşliğinde verilmektedir. Bir rakı sofrasında konuşulan konuların derinliği ve nasıl saklanılan hisleri ortaya çıkarabilme gücüne sahip olduğu da anlatılmıştır.
Film 4 parta bölünmüştür, her kısımda iki karakterin de ilişkilerine ve birbirlerine olan bakış açılarının değişir, her bölümde ilişkileri daha açık bir şekilde belli edilir ve hisleri saydamlaşır.
Part 1. Çilingir Sofrası
Sahne sofrada açılır, Yusuf’un suratındaki ifadeden stresli olduğu yakın kamera shotlarıyla seyirciye verilir ve bir süre sonra eskiden tanıdığı bir arkadaşı olan Emir'in mekana varmasıyla film tam anlamıyla başlar.
Emir karakteri Yusuf’tan çok farklıdır, masaya oturduğu andan itibaren keskin soruları ve kendinden emin karakteri ile Yusuf’un en derin korkularının resmen bir temsilidir. Kendisini açıkça eşcinsel olarak tanımlayan Emir karakteri Türk sinemasında nadiren temsil edilen insanların bir yansımasıdır. Bununla beraber iki karakterin farklılıkları belirginleştirilir ve ikisinin de türk toplum baskısı altında ne kadar farklı hayatlar yaşadıkları açıklanmıştır.

“-Geyim ben.
-Oha, ne kadar kolay söyledin.”
İlk part boyunca karakterlerin arasındaki farklar ve hayatlarını nasıl yaşamayı seçtikleri açıkça belli edilmiştir. Sohbetleri eski dostlarınkini andırsa da aralarındaki enerji ve Yusuf’un Emir’e kıskanç bakışları aralarındaki ilişkinin arkadaşlıktan fazla olduğu seyircilere göstermektedir. İlk aşklardan bahsederken aralarındaki çekim ve anlamlı bakışlar göz ardı edilemeyecek kadar açıktır ve bu anlar aslında Yusuf karakterinin içindeki yaşanmamışlık hissini ve bu Emir’in başkasıyla olan ilişkisini kıskanmasını tetiklemek için kullanılmıştır.
Part 2. Ara Çayı
Eskilerden konuşurken, Top Yaşar diye bir karakterden bahsedilir. Emir bu tanımlamayı çok kınasa da aslında lakabı onun takmış olmasına da dikkat çekilmektedir. Eşcinsel bir karakterin çocukluk yıllarına bu hikayeyle inilmektedir, kendi kimliğini bir argo olarak kullanarak insanları incitmenin bu ülkede çok yaygın bir defans mekanizmasına dönüşmekte olduğunu anlatır. Bizim gençliğimiz ve şimdiki gençler diye ikiye ayırır olanları Emir, onların gençliğinde bu fikirler normalize edilmiş olsa da şimdiki gençlerin açık olduğunu belirterek. Sahne boyunca sanki ikisi de çocukluk anılarından bahsederken zihinlerinde saklanmış o hikayeleri kimin ortaya atacağını bekliyor gibi aralarında bir çekim hissedilmektedir.

Bu çekim, iki karakterin bir sonraki sahnede farklılıkları öne konularak kırılır. “Git ibneligini başka yerde yap! Çık bir de Taksim’de yürü!” Yusuf, bu cümleyle Emir’in eşcinselliğini ilk defa dile getirmektedir ve bununla beraber aralarında düşmanca fakat hala da yakın olmaya çalışan bir dinamik ortaya çıkar. Buna karşı Emir ise beraber yaşadıkları geçmişi karakterin önüne serip, ikiyüzlülüğünü yüzüne vurur.

Eskilerden konuşurken, Top Yaşar diye bir karakterden bahsedilir. Emir bu tanımlamayı çok kınasa da aslında lakabı onun takmış olmasına da dikkat çekilmektedir. Eşcinsel bir karakterin çocukluk yıllarına bu hikayeyle inilmektedir, kendi kimliğini bir argo olarak kullanarak insanları incitmenin bu ülkede çok yaygın bir defans mekanizmasına dönüşmekte olduğunu anlatır. Bizim gençliğimiz ve şimdiki gençler diye ikiye ayırır olanları Emir, onların gençliğinde bu fikirler normalize edilmiş olsa da şimdiki gençlerin açık olduğunu belirterek. Sahne boyunca sanki ikisi de çocukluk anılarından bahsederken zihinlerinde saklanmış o hikayeleri kimin ortaya atacağını bekliyor gibi aralarında bir çekim hissedilmektedir.

Bu çekim, iki karakterin bir sonraki sahnede farklılıkları öne konularak kırılır. “Git ibneligini başka yerde yap! Çık bir de Taksim’de yürü!” Yusuf, bu cümleyle Emir’in eşcinselliğini ilk defa dile getirmektedir ve bununla beraber aralarında düşmanca fakat hala da yakın olmaya çalışan bir dinamik ortaya çıkar. Buna karşı Emir ise beraber yaşadıkları geçmişi karakterin önüne serip, ikiyüzlülüğünü yüzüne vurur.

“Ben sana çok aşıktım biliyor musun.”
Sonunda her şey açıkça söylenir, bu da Yusuf’un agresifleşmesine sebep olur. Konuşulmaması gerektiğini düşündüğü konu yüzüne vurulunca korkan Yusuf aralarında bir kavga başlatır, böylece iki karakter de buraya neden geldiklerini sorgulamaya başlar. İkisi de aralarında konuşulması gereken mevzular olduğunun farkındadır ve zaten bu sebeple de en derin düşünceleri ve sırları ortaya döken bir çilingir sofrasındalardır.
Bu kavgadan sonra Yusuf’un tavrı değişir, artık kendini affettirmeye çalışan boynu bükük, kabullenmiş bir Yusuf vardır. Az da olsa geçmişte Emir için yaptıklarını anlatırken, hala içinde kalan hislerini utanmasına rağmen ortaya koyar. İkisinin de karışık duygular içinde olduğu konuşma biçimlerinden anlaşılmaktadır, eski anıların yetişkin hayatlarına yansıması ve karakterlerin şimdiki hisleri aynı anda seyircilere aktarılmaktadır bu sahnede.
Part 3. Abla
Bu partta dikkat çeken yeni karakter ise “abla”dır, trans bir kadın tarafından canlandırılan bu karakter meyhanede şarkı söylemeye gelmiştir. İki karakter de şarkıcıyı “bunu bir ben bilirim bir allah”ı söylerken sessizce dinlerler. Abla karakteri bundan sonra onların yanına gelip Yusuf’a gül aldırır, sonra da Emir’e vermesini söyler. Yusuf çiçeği Emir’e verirken ikisi de “kardeşim” ve “arkadaşım” gibi laflar kullanır, garipseseler bile ablanın yüzünde bir tebessüm vardır.
Bu sahnede Abla karakteri eşcinsel ilişkileri destekleyici bir kesimi temsil etmektedir, ilişkilerinin farkında olduğunu belli eder ama yargılamaz ve hatta yardım etmek için adım atar. Tam ardından ise öğretmen karakteri bunun tam tersinin var olduğunu karakterlere adeta hatırlatır. Öğretmen, yargılayıcıdır, gördüklerini sorgular ve incitici yorumlar yapar kendisi bu sahnede toplumun eşcinsel ilişkilere bakış açısını yansıtır. Yusuf’un aldığı gülü öğretmene vermesi toplumun ondan beklediği şekilde davranmaya açık olduğunu yansıtır. Emir’e verdiği gülü alıp bir kadına vermesi bu sahnede ayrıca sevdiği bir erkek yerine toplum baskısı ve ilişkisini saklama isteği sebebiyle hayatında bir kadının olmasını seçtiğini de belirtiyor olabilir.
Part 4. Cila Birası
Bu partta aslında iki kısım vardır, ışıkların açık olduğu ve kapandığı kısımlar. Başlangıçta elektrik kesilir ve ışıklar kapalıdır. Birbirlerini ve başkalarını göremezken ettikleri sohbetler açılınca edilenden farklıdır. Işıklar kapanınca Yusuf’un ilk bahsettiği şey “Sana bir koca bulalım”dır. Emir pozitif baksa da Yusuf’un cevabında bir imkansızlık hissi vardır, asla iki erkeğin evlenmesinin yasal olmayacağını düşünmektedir kendisi.
“Ben hala her sabah seninle okula yürüyorum.”
Yusuf bu sahnede suratında bir gülümseme ile ikisinin genç yıllarını anımsarken, ikisi beraber eğlendikleri anılarını anlatıp bakışırlar. Önceki bölümlerde unuttuğunu iddia ettiği gençlik anılarını bu bölümde şakır şakır anlatan Yusuf’un en açık ve dürüst olduğu part dördüncüsü. Hislerini bu sefer yalan söylemeden anlatan Yusuf, hayata gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaştığını savunur ve Emir’e büyümesi gerektiğini söyler. Çünkü Emir hala eski anılarında sıkışmış kalmış gençlik aşkını ararken, Yusuf kendine göre gerekeni yapmış ve topluma uyum sağlamayı başarmıştır.
“Biz anca bu masa kadarız. Bu masadan ötemiz yok.”
Daha açıkça konuşmalarına rağmen bu masadan öte bir hayatları olamayacağını ve sadece bu masada dürüst olabileceğini anlatır bu sözleri Yusuf’un. İkisi aslında farklı şeyler istemekte bu buluşmadan; Yusuf eski bir dostla yeniden arkadaş olmak, Emir ise eski bir ilişkiyi tekrar denemek ya da açıkça her şeyi konuşup sonlandırmak ister. Yusuf kendine yalan söylemekte ısrarcıdır ve hiçbir zaman da arkadaştan fazlası olduklarına kabullenememiştir. Işıklar bu konuşmadan sonra açılır tekrardan ve ilişkileri hakkında konuşmaları da böyle sona erer.
Meyhaneden çıkarlar, arabayla biralarını içmek için daha sakin bir yere giderler. Yalnız kalınca sokak ışıkları tekrar kapanır ve Yusuf pantolonunu indirir. Bu sahnedeki sessizlik sadece Yusuf’un yalvarır gibi söylediği “Alsana...” repliğiyle bozulur. Emir kafa sallar, bu sahne ikisi için de kırılma anıdır, Yusuf artık güçlü görünmek için büründüğü kişiliği bir yana bırakmıştır ve gerçek hislerine yenik düşmüştür. Kendine hiç söyleyemese de o anda Emir’i öpmek istediğini çaresizce dile getirir ve ilk defa bir isteğini söyleme cesaretinde bulunur ama yapmaz.

“-Belki başka bir hayatta.”
“-Başka bir hayat yok, o yüzden öpeceksen öp.”
Cesur olabilse beraber olabileceklerini öne sürer and Yusuf arkadaş olmak ister. Emir ise eskiden yaşadıklarını artık kabul etmesi gerektiğini ve aslında hiçbir zaman sadece arkadaş olmadıklarını ve olamayacaklarını dile getirir. Filmin son sahnesinde ise Emir gider ve Yusuf da onun numarasını engelleyip takipten çıkar. Tıpkı gençliklerinde olduğu gibi çok ileri gittikleri o anda Yusuf yine kaçmayı tercih eder. Bu Yusuf’un asla kimliğini kabul etmeyeceğini ve Emir’in sadece onun nasıl cesur olamadığının bir göstergesi olarak kalacağını sembolize etmektedir.
Deniz Koçak
This site was made on Tilda — a website builder that helps to create a website without any code
Create a website